1 Eylül 2011 Perşembe

'te O Ka' - Bayram Mesajı

Sözümona bayram geldi. Zafer bayramından söz etmiyorum, okullar kapalıyken resmi bayramların tadı çıkmıyor. Niyetsiz, amaçsız, gönülsüz ve sebepsiz kutlama yapmak lisede kaldı diyebilirim. Hiçbir 30 Ağustosu ömrümün bir zafer bayramı olarak geçmedi zira. Hiçbir kutlaması aziz devletimin, bana zafer kelimesini hatırlatamadı. Sağlık olsun...

Ama çok sakin be birader! yok yani, bir misafir akraba yok, misafire gidilecek akraba yok, balkondaki güvercin boklarını temizlemesek bayram temizliği bile yok! Aranıyor muyum? evet. Neyse...

Bir de şey var tabii; geride bıraktığımız ramazan polemiklerine ek olarak her sene yaşadığımız bir bayram klasiği: Bu mübareğin adı "Ramazan Bayramı" mı, "Şeker Bayramı" mı? Bir kere bu isimlerin ikisi de kanunen konmuş isimler. Yani bayramın adının ne olduğunu açıkça belirten bir kanun var. Anayasa değil ama bak! Normal, bir konuya özel yasa, kanun. Evet, anayasa haricinde yasalar da var hukuk sisteminde. Salatalık fiyatları için dahi anayasadan medet uman salatalık gibi politikacılarımız var, uymayın onlara...

Fakat kanuni isimlerde neden böyle bir ikilik var? derseniz, derim ki size; çünkü bu ülkede iktidarların asıl görevi sorunları çözmek değil, sorun teşkil etmeyen meselelere farklı isimler koyarak ülkedeki sorun noksanlığını gidermektir. İşte tam da bu yüzden, Teşkilatı Esasiye ve evvelinde adı "Ramazan Bayramı" iken değiştirilip "Şeker Bayramı" yapılmış. Böylece ülke içinde bulunduğu irtica tehlikesinden kurtulmuş, onun yerine "Diyabet" tehlikesi artmaya başlamış. Sonra başka politikacılar gelmiş, "ötekiler  dinsizdi zaten" demiş ve mümin politikacılar olarak Şeker Bayramını Ramazan Bayramı yapmış, halkı diyabet tehlikesinden kurtarmış, "Diyabet İşleri Başkanlığı"nı eskisi gibi "Diyanet İşleri Başkanlığı" yapmış, yani Sinei millete dönmüşler. Sonra devran dönmüş, öbür politikacılar iktidar olmuş. Hal böyle olunca bu döngü bir defa daha kısırına döngümüş, bir tur daha Şeker ve bir tur daha Ramazan olmuş. İki tur da olabilir, üçün beşin hesabını yapacak değilim şimdi...

Fakat işin ilginç tarafı, İslam dini vecibelerinden olan Ramazan orucunun bitiminde kutlanan bayramın İslami kaynaklarda adı "IydirRamezan" yani Ramazan Bayramı olarak da geçer, evet; ama ekseriyetle kullanılan isim: "Iydil Fıtr" yani Fıtır(iftar) Bayramıdır. Hani oruç bitiyor ve tıpkı iftar vakti gibi oluyor ya bayramda her yer, işte ona binaen verilmiş bir ad. Biraz edebiyat kokan sembolik ve hoş bir isim bence.

Her neyse, özetle Cumhuriyet tarihimiz boyunca politikacılarımızın kıymetli vakitlerini ve sayıca az olduklarından dolayı çok daha kıymetli olan nöronlarını heba ettikleri bir meselenin hava ile cıvadan ibaret olması üzücü haliyle.
-60 tane hükümet değişti, ne hizmetler yapıldı?
-Ramazan Bayramını Şeker Bayramı yaptık. Sonra geri Ramazan, daha sonra tekrar şeker, sonra bir daha Ra...
-anladım.

Can sıkıntısından aklıma bunlar geldi işte. Ha! Bir de her Ramazan ayında ortaya çıkan, yere bakan aziz insan Nihat Hatipoğlu ve onun gibi televizyondan halka seslenen, halkı bilinçlendirmeye çalışan İslami bilgileri yüksek adamlara sorulan "Timsah eti orucu bozar mı", "komşumun karısıyla yattım, zekat vermem gerekir mi" kabilinden sorular var. Ama şimdilik kalsın, burada bırakalım. Kızamıyorum da hiçbirine, çünkü bilmiyorlar. Bilselerdi, yapmazlardı...