22 Ağustos 2017 Salı

Napolyon Sülalesinden Renkli Simalar

Napolyon'un biyografisini okuduğumda tıfıl bir lise talebesiydim. ilk dikkatimi çeken şeylerden biri Napolyon'un ele geçirdiği yerlere ordusundan bir kumandanı veya yerel bir idareciyi değil kendi akrabalarını vali olarak atamasıydı. Kardeşlerini prens ilan edip Avrupa krallıklarının başına getirmiş, eniştesini Napoli kralı yapmıştı.


Fransız Mareşal Joachim Murat
Bu Napoli kralı enişte meselesi ince bir detay daha barındırır, yeri gelmişken söylemekte fayda var; Napolyon'un Napoli kralı olarak atadığı eniştesinin adı: Joachim Murat. İsmi ilginç bir biçimde tanıdık bulanlar Ebu Kir Muharebesi'ni (1799) araştırarak Napolyon'un Mısır seferi esnasında Osmanlı kumandanı Mustafa Paşanın iki parmağını kesip çenesinden vurulan, sonradan Fransız mareşali, Fransız prensi, Napolyon'un eniştesi de olan Napoli kralı hakkında daha derinlemesine bilgi edinebilirler. Belki aklıma eserse ben bile yazabilirim bir şeyler.

Meraklısına Joachim Murat hakkında İngilizce bir makale
Diğer bir başka öteki kaynak


Daha meraklısına Ebu Kir Muharebesi hakkında İngilizce bir makale
Alternatif Kaynaklar İyidir Bonusu


Geçelim...

Selam sana tavşan kardeş!

Lui Bonapart; Napolyon'un kardeşi. Kendi devrinden bugüne kadar bilinen nâmı: Tavşanlar Kralı Lui! Sebep? Ufak bir dil sürçmesi...

Bu kıymetlı kardeşimiz Lui Hollanda'yı 1806'da ele geçirdiğinde "Şu Felemenklere kendi dillerinde bir nutuk çekeyim de namım yürüsün!" demiş, vakıa hakikaten de, lakaptan anladığımız üzere, namı yürümüştür; yürümeyi bırak, nâmı zıplaya zıplaya olay mahallini terk etmiştir :)

Luiciğim konuşmasına "Ik ben jullie koning!" (Ben sizin kralınızım) diye başlamak istemiş. Lakin ufak bir dil sürçmesi neticesi "Ik ben jullie konijn!" (Ben sizin tavşanınızım) şeklindeki haykırışı ile meydanları inletmiştir. E, emir demiri keser! Koskoca kral "tavşanım uleyn!" diye ferman buyurunca halk da onu böyle kabul etmiş ve tarihe bu şekilde geçmiş.

Bazıları da bunun hata değil, orada hazır bulunan kadınlara mesaj vermek için bilinçli yapılmış bir dil sürçmesi olduğunu savunur, eh, tavşanların neyle şöhret yaptıkları malum! Bu da hiç olmayacak bir ihtimal değil bana kalırsa, şüphelenmek lazım...

İspanya'da kendisine "Pepe Botella" yani "Şişe Lui" derlermiş; sürekli sarhoş dolaşmasından hareketle olsa gerek :) Belki de tavşanlar kralı rezaletinden sonra kendini içkiye vermiştir, bilemiyorum.

Bütün bu sıkıntılar hep bilmemekten oluyor tabii, kendini bilmemek de dahil.

Bilmiyorlar. Bilselerdi, yapmazlardı...

18 Ağustos 2017 Cuma

Humayun Şeceryan - Ba Men Senema (Mevlana Celaleddin Rumi'nin sözleriyle Rock)



Mevlana Celaleddin Rumi'nin sözleriyle Rock müzik olur mu? Olmuş! 

Bu sesin bir benzeri daha yok, Türkiye'de 1:30'daki muğam'ı yapabilecek müzisyen de yok, Rumi'den güfte aparacak kalitede edebi birikim de yok zaten. Klipteki orijinalliğe de ayrıca bayıldım. Bizimkiler anca uptıslı müzik yapadursun hâlâ... Peh! Ne diyeyim; Bilmiyorlar. Bilselerdi, yapmazlardı...

5 Ağustos 2017 Cumartesi

'Nuke' Türkiye! - Altı Çizilmesi Gerekenler_1 (Üniversite Bağımsızlığı, YÖK ve Akademik Namus)

Son bir kaç gündür değerli Alev Alatlı'nın Or'da Kimse Var mı serisinin ikinci kitabı olan 'Nuke' Türkiye! adlı romanı okuyorum. Alev Alatlı'nın sağlam takipçilerinden olduğumdan beri tüm eserlerini toparladım ve kronolojik sırayla okumaya başladım. Alev Alatlı hocam Cumhurbaşkanlığı Kültür-Sanat Ödülünü Edebiyat alanında aldığında okuru olduğum için kendimle değil, Alatlı'nın kıymetini anladıkları için Cumhurbaşkanlığıyla gurur duyduğumu hatırlıyorum. 



Akademik kariyer yapmak için yıllardır çırpınan ve Türkiye'deki akademisyenlerin üstün ahlaki niteliklerinden ötürü zorluklarla karşılaşan biri olarak bazı kısımları olduğu gibi paylaşmaya karar verdim. Birebir kendi izlenimlerimle örtüşen akademik hamakatın ve ahlaksızlığın çok açık ve net bir portresini okuyoruz aşağıdaki satırlarda. 

Bir ön bilgi olması maksadıyla açıklama: Prof. David Pavloviç Rus göçmeni bir Amerikan Yahudisidir ve karısı Diana ile birlikte bir araştırma projesi için bir yıllığına İstanbul'a gelmiştir. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesinde karşılaştığı öğrenci ve akademisyen tipleri kafasını karıştırmış ve moralini bozmuştur. Türkleri anlamaya çalışmak lanetine uğramıştır.




Diana Pavloviç katı Püriten annesine Amerikan toplumunun yaşadığı yozlaşmayı anlatmaya çalışıyor. Anlatıcının yorumu dikkate değer: Böylesi meseleleri dert edinmeleri tuzlarının kuru olduğundan, daha da açıkçası rahat battığından mıydı? Yoksa bunlar sahici meselelerdi de biz mi farkına varamıyorduk?

Kesinlik Doğu kafası için nefret edilecek bir şeydir. 

Türk'e uyacak rejim yoktur. 

Binlercesinden yalnızca biriyle tanışma: Prof. Dr. Emin Çertek






Gelelim öğrenci profiline...




"Daha çok üretim yapıyor görünmek için metrelik cetvellerini doksan santime indiren bir ülke düşünebiliyor musun?"


Günay Rodoplu'nun akademik hayatı ve çirkinlikler


"Bizzat profesörün kendisinin kopya çektiği üniversitede meslek ahlâkından söz edilebilir mi?"
Akademisyenlerden bahsederken hiç içimden gelmiyor ama, yine de not düşmüş olalım: Bilmiyorlar. Bilselerdi, yapmazlardı...