28 Aralık 2011 Çarşamba
18 Aralık 2011 Pazar
14 Aralık 2011 Çarşamba
235
Türkiye temel ihtiyaç ürünleri listesine göre ihtiyaç ürünleri sıralamasında kitap 235. sırada geliyor, kişi başı kitap harcaması: 70 kuruş. 235. 235... Bu rakamı unutmayın, bu rakamda kamyoncusundan akademisyenine istisnasız ahkam kesmeye bayılan bir milletin, böyle herkese her konuda verecek aklı nereden bulduğunun şifresi yatıyor. 235. 235... Bu ülkede artık okuma-yazma bilmeyen insanların oranı %13'ün altında. 70 kuruşa da pek kitap yok. Bunun anlamı bu ülkede okuma-yazma bilip de tek kitap okumamış genişçe bir zevatın olduğu... Kahvehanelerde oturan, okullarda ders anlatan, araçlarda şoförlük yapan, bir bankada vezne memuru, bir yerlerde mühendis, bir okulda öğrenci, bir kitapçıda tezgahtar... İçimizdeler, sensin, benim, kitap okumayan insanlar hep o kafandaki kirli sakallı tekinsiz insanlar değiller sadece. Başka türlü bak ta gör, her yerdeler! Ve bilmiyorlar. Bilselerdi, yapmazlardı...
13 Aralık 2011 Salı
Aynı Anda Olur Bunlar
ne kadar çok asfalt dökülse de yollara
bir kız düşer gene de mutlaka kötü yola
biri sevgilisini düşünür
hayatın anlamı gibi
genelevde bir adam genel bir kadına
tüm cevaplar biraz da kendisine çıkıyorken
"buraya nasıl düştün" diye sorar
meşhur ve yabancı isimli mağaza vitrinlerini
kapıcı kızları temizler geceleri
biri kirlenmesin diye namusu
karşı koyar canını verir gündüz
gece morg bekçisi sarhoş gelir
bir güzel düzer onu
"böyle gelmiş böyle gider" der biri
"takdiri ilahi"leyerek kafasıyla onaylar onu bir diğeri
fakat asıl denge ise hep başka birileri
birinin hayal gücü zengindir ama hiçtir
biri hayal kurmaya da adam tutar
doğuştan zengindir
trafiğe küfreder biri evinin penceresinden
biri durup durup bacaklarına bakar kadınların
"altı milyar dünyalının çöpü püsürü nereye toplaşır"
bunu düşünür başka biri
biri taksitinin son günüdür ona seğirtir
biri bir kavgayı ayırırken
arada pisi pisine ölür
biri zayıf alırken matematik dersinden
ay sonunu hesaplar zayıf veren biri de
biri boş vakitlerinde su sporları yapar
birinin dolu vakitlerinde bile evini su basar
televizyonda laleli'deki otel yangını
seyredilirken kahvede:
"yazık ulan şu romenlere nataşalara
daha taş gibi de kadınlarmış" der biri
"daha çok düzülürlermiş be yazık hakkaten"
der bir diğeri
biri bir türlü anlam veremez
bunca yıl bedavaya dünyanın
enayi gibi dönüp durmasına
birinin evine hırsız girer diğerinkine polis
biri çöpte ekmek ararken
çöpten heykel yapar bir diğeri
biri habire ev alır
biri habire nasihat
biri lokantada asgari ücret kadar
bahşiş bırakırken garsona
biri hapisten çıkar tam onsekiz yıl sonra
haberlere konu çıksın diye kendini yakar
"herkes benim gibi olsa cennet olur bütün dünya"
diye düşünür bir diğeri
biri köpeğini gezdirir biri bebeğini
eroin krizine girer biri çırpına çırpına ölür yolda
biri memlekete yalnızca yalnızca televizyonda üzülür
"yeter be memlekete üzüldüğüm
biraz da memleket bana üzülsün"
der bir diğeri
birinin dişi altın kaplamadır kalbi sunta
birinin doğumgünü olur şimdi
birinin nikahı birinin sünnet düğünü
biri ölüm döşeğindeyken
hamile kalır başka biri
biri akşamdan kalmadır
akşamın haberi olmasada o biri'nden
biri sevgilisine mektup döşenir
atatürk'ün gençliğe hitabesi gibi
televizyona dalar yemeği yakar başka biri
biri birine çarpar burnunu kanatır
iki insan değil de iki yumurta sanki
biri "hayat pahalı" der
günde yüz elli kişi ölürken
biri biri bile olamaz
tipten kaybeder o diğeri
"kaç ağaç vardır dünyada şimdi"
"nereye gidiyor kayan yıldızlar"
"nedir şimdi serçelerin gündemi"
uyuyamaz düşünür bunları başka biri
futbol politika.. muhabbet sardıkça sarar
çaylar kahveler içkiler tazelenir
cümleler lıkır lıkır sabaha uzar
biri sur dibinde at keser
biri beyaz atlı prens bekler
kedi etinden kokoreç yapar bir diğeri
"hayat çok güzel ve her şey mantıklı"
diye düşünür hep kazanan biri
"e peki ezilenler üzülenler uzaylı mı" diye sorar
tüm hayatı kaybetmek olan başka biri
fakirlik dünyada o kadar zengindir ki
açlık ingilizceden bile en birinci lisandır
biri valla doğru ya der her duyduğunda
biri ya küfreder ya da duymaz bile dediğini
adları değişik olsa da hep aynı gün yaşanır
biri hep geç kalıyorken erken gider hep başka biri
biri kaybediyorken kazanır hep bir diğeri
insan toprağa dönüşür - toprak çiçeğe
biri birine verir o çiçeği
sevişirler
hayat sürer gider böylece bildiği gibi
-Metin Üstündağ-
Görüşmeyeli Uzun Zaman Oldu'dan.
bir kız düşer gene de mutlaka kötü yola
biri sevgilisini düşünür
hayatın anlamı gibi
genelevde bir adam genel bir kadına
tüm cevaplar biraz da kendisine çıkıyorken
"buraya nasıl düştün" diye sorar
meşhur ve yabancı isimli mağaza vitrinlerini
kapıcı kızları temizler geceleri
biri kirlenmesin diye namusu
karşı koyar canını verir gündüz
gece morg bekçisi sarhoş gelir
bir güzel düzer onu
"böyle gelmiş böyle gider" der biri
"takdiri ilahi"leyerek kafasıyla onaylar onu bir diğeri
fakat asıl denge ise hep başka birileri
birinin hayal gücü zengindir ama hiçtir
biri hayal kurmaya da adam tutar
doğuştan zengindir
trafiğe küfreder biri evinin penceresinden
biri durup durup bacaklarına bakar kadınların
"altı milyar dünyalının çöpü püsürü nereye toplaşır"
bunu düşünür başka biri
biri taksitinin son günüdür ona seğirtir
biri bir kavgayı ayırırken
arada pisi pisine ölür
biri zayıf alırken matematik dersinden
ay sonunu hesaplar zayıf veren biri de
biri boş vakitlerinde su sporları yapar
birinin dolu vakitlerinde bile evini su basar
televizyonda laleli'deki otel yangını
seyredilirken kahvede:
"yazık ulan şu romenlere nataşalara
daha taş gibi de kadınlarmış" der biri
"daha çok düzülürlermiş be yazık hakkaten"
der bir diğeri
biri bir türlü anlam veremez
bunca yıl bedavaya dünyanın
enayi gibi dönüp durmasına
birinin evine hırsız girer diğerinkine polis
biri çöpte ekmek ararken
çöpten heykel yapar bir diğeri
biri habire ev alır
biri habire nasihat
biri lokantada asgari ücret kadar
bahşiş bırakırken garsona
biri hapisten çıkar tam onsekiz yıl sonra
haberlere konu çıksın diye kendini yakar
"herkes benim gibi olsa cennet olur bütün dünya"
diye düşünür bir diğeri
biri köpeğini gezdirir biri bebeğini
eroin krizine girer biri çırpına çırpına ölür yolda
biri memlekete yalnızca yalnızca televizyonda üzülür
"yeter be memlekete üzüldüğüm
biraz da memleket bana üzülsün"
der bir diğeri
birinin dişi altın kaplamadır kalbi sunta
birinin doğumgünü olur şimdi
birinin nikahı birinin sünnet düğünü
biri ölüm döşeğindeyken
hamile kalır başka biri
biri akşamdan kalmadır
akşamın haberi olmasada o biri'nden
biri sevgilisine mektup döşenir
atatürk'ün gençliğe hitabesi gibi
televizyona dalar yemeği yakar başka biri
biri birine çarpar burnunu kanatır
iki insan değil de iki yumurta sanki
biri "hayat pahalı" der
günde yüz elli kişi ölürken
biri biri bile olamaz
tipten kaybeder o diğeri
"kaç ağaç vardır dünyada şimdi"
"nereye gidiyor kayan yıldızlar"
"nedir şimdi serçelerin gündemi"
uyuyamaz düşünür bunları başka biri
futbol politika.. muhabbet sardıkça sarar
çaylar kahveler içkiler tazelenir
cümleler lıkır lıkır sabaha uzar
biri sur dibinde at keser
biri beyaz atlı prens bekler
kedi etinden kokoreç yapar bir diğeri
"hayat çok güzel ve her şey mantıklı"
diye düşünür hep kazanan biri
"e peki ezilenler üzülenler uzaylı mı" diye sorar
tüm hayatı kaybetmek olan başka biri
fakirlik dünyada o kadar zengindir ki
açlık ingilizceden bile en birinci lisandır
biri valla doğru ya der her duyduğunda
biri ya küfreder ya da duymaz bile dediğini
adları değişik olsa da hep aynı gün yaşanır
biri hep geç kalıyorken erken gider hep başka biri
biri kaybediyorken kazanır hep bir diğeri
insan toprağa dönüşür - toprak çiçeğe
biri birine verir o çiçeği
sevişirler
hayat sürer gider böylece bildiği gibi
-Metin Üstündağ-
Görüşmeyeli Uzun Zaman Oldu'dan.
Bir Politik Etken Olarak Panpiş
Google'da tesadüf ettiğim bir görüntüyü sizinle paylaşmak istiyorum. Yemin ediyorum ben ayarlamadım oluşan bu görüntüyü, ama bayıldım bu işe... Amerikan Senatosu bir araya gelse twitter'ı terk etmeye ikna edemezdi adamı belki, ama işte "panpiş" kavramı bambaşka birşey...
11 Aralık 2011 Pazar
Hiç Bulaşmayacaktın...
Şu an araştırma ödevimi hazırlarken birebir aynı hissiyatı yaşıyorum. Teslim tarihi yarın olmasına rağmen de buralarda sürtüyorum lakin. Gidip çalışayım bari de, neyse işte...
1 Aralık 2011 Perşembe
10 Lirayla BİM'e Ortak Olan Adam
http://www.bim.com.tr/yatirimci-iliskileri/ortaklik-yapisi.html
Şu linkte göreceğiniz tablo bir şeffaf işletme örneği olduğu gibi, aynı zamanda bir şirkete ortak olmak, şirket sahibi olmak hallerinin öyle kafamızda büyüttüğümüz kadar büyük paralar gerektirmediğinin de belgesidir. Aslında şirket sahibi olmanın bir zorluğu yok yani, biz abartıyoruz. Abimiz on lirayla BİM'e ortak olmuş işte... Helal olsun Halil abi!
Şu linkte göreceğiniz tablo bir şeffaf işletme örneği olduğu gibi, aynı zamanda bir şirkete ortak olmak, şirket sahibi olmak hallerinin öyle kafamızda büyüttüğümüz kadar büyük paralar gerektirmediğinin de belgesidir. Aslında şirket sahibi olmanın bir zorluğu yok yani, biz abartıyoruz. Abimiz on lirayla BİM'e ortak olmuş işte... Helal olsun Halil abi!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)