kentin baskısı kaldı bize
ve ışıkları trafiğin , ya da kazası..
oysa biz hep bir düş kazasında
yitirdik arkadaşlarımızı
karşıdan karşıya geçerken eli bırakılan çocuklardık
o insan kalabalığındaki son gülümsemesiydi annemizin
sonra hangi tarafa geçsek karşıda kaldık...
Zafer Ekin KARABAY
1 Eylül 2012 Cumartesi
22 Ağustos 2012 Çarşamba
Gelenler ve Geçenler
Kimi
sularda biz boğuluruz.
Elimizde
bir gül, beklerken kurumuş.
Biz hep
beklemişiz,
bir vaktin
dolmasını,
bir gülün
solmasını,
bir
kazanın kader olmasını beklemişiz.
Saçımız
sakalımıza girmiş beklerken, berduş olmuşuz.
Bir yola
düşmüşüz, ardımızdan kimse gelmemiş,
belli ki
yolumuzu kötü yol bellemişler.
Bizden
evvel gidenlerin kemikleri petrol olmuş yol boyu.
Bütün
çabamız bir çift göze bakıp açık çay içmek içinmiş bol
şekerli...
Biz hep beklemişiz.
28 Nisan 2012 Cumartesi
The Truth about Human Reality
The end of man is knowledge, but there is one thing he can't know.
He can't know whether knowledge will save him or kill him. He will be
killed, all right, but he can't know whether he is killed because of the
knowledge which he has got or because of the knowledge which he hasn't
got and which if he had it, would save him.
--Robert Penn Warren
--Robert Penn Warren
14 Mart 2012 Çarşamba
21 Şubat 2012 Salı
Kitaplar, Kitaplar, Lar...
Antolojiden aşağısıyla başlamayalım dedim, Oxford Ant. Volume 1. Bunun 2. cildi bende yok, bunu da sahaftan 2. el olarak acayip uygun fiyata almıştım. |
Günseli hanımın rehber niteliğindeki Macbeth kitabı. Kendisi bölümümüzün en kaliteli iki hocasından biriydi. |
Jurnal ve Aspects of the novel. Cemil Meriç'in bende apayrı bir yeri vardır. |
"Rus devrimi, Fransız devrimi'nin soğuk yüzünden gecikmiş halidir." -Salvador Dali- |
Atıf Yılmaz filmlerim |
Altta birazı görünmeyen kitap, Şevket Süreyya Aydemir'in İkinci Adam'ı. |
En sağdaki kitap, İmam Gazali'nin Alemlerin Sırrı kitabı. |
Bıyıkları kendinden meşhur adam Nietzsche ve Müziğin Ruhundan Trajedinin Doğuşu. Çevirisi pek sağlam papuç değil ama, okurken sık sık: "ne diyosun birader?" dedirtebilir. |
Arada bir Babalar ve Oğullar görüyorum ki çevirisiyle beni çevirmene hayran bırakmıştır. |
En acayip kitapları Jesus'lu minderimin üzerinde fotoğraflamayı seçtim. Jesus çamaşır makinesinde yıkanabiliyor bu arada. |
The Unabridged Edgar Allen Poe: Üniversite kütüphanesinden alıp fotokopicide kendime yaptırdığım hardcover kopya, ürkütücü boyutlarda bir kitap. |
The Cask of Amontillado'un kitaptaki ilk sayfası. |
Orhun Kitabeleri kitabından. Hafızama kazınmış olan, kuzey cephesindeki ilk sözler, halis Uygur alfabesiyle: |
Tengri teg tengride bolmuş Türk Bilge Kağan bu ödke olurtum. Sabımın tüketi eşidgil!: Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı bu zamanda oturdum. Sözlerimin tamamını duy! |
"Books are sexy" dediysem bunu kastediyorumdur. |
Özet olarak bu görüntüyü hatırlayalım. |
1 Şubat 2012 Çarşamba
Ruhi Bey Ve Limonluktaki Yangın
niye imalı öyleyse
aşk mutlu bir sürgünlükse.
üvey annemdi benim, ben sarışındım
on altı yaşındaydım, sarışındım
bulanık çıkmış fotoğraflar gibiydim, görünümsüz
yalnızdım, karışıktım
beni tanıyan kimseler yoktu
hiç yoktu
içime kapanıktım
büyük ağaçların altında
havuzun kırık taşları arasında
bilmezdim mutluluk nedir
bilemezdim
alıp başımı gitmek isterdim
isterdim ama, kalırdım
sanki kar yağışlarının ardından
uzun süren kar yağışlarının ardından
sevimsiz bir lunaparkta
kimsesiz bir atlıkarıncaydım.
bir limonluğumuz vardı, öğle saatlerinde
bazen o limonlukta uyurdum
karışık düşler görürdüm
yalnızlık?
o bir başına kalırdı, ben bir başıma kalırdım
sanki hiç tüketilmeyen bir otobüs durağı
gibi kalırdım
bir gün
içeri girdi, uyanıktım
yarı uzanmıştım, uyanıktım
bir üşümüşlüğü tutuyordum yüzümde, uyanıktım
dudakları aralıktı, ben uyanıktım
öyle bir süre durdu, baktı
o baktı ben de baktım
yanıma usulca uzandı
uzandığını görmedim, ama uzandı
dağıldı, uçuştu, bir gülüş gibi uzandı
önce şaşırdım
önce hiç kımıldamadım
- yalnızlık biraz azaldı -
saçlarımı sevdi, hiç kımıldamadım
bir biçim değildim sanki, bir nesne, bir şey değildim
biraz utandım
sokuldu bana iyice, bana sarıldı
dudaklarımı aldı, dudaklarımı taşırdı
köpüren sütler gibi taşırdı
köpükler içinde kaldım
- mevsim her zamanki gibi yazdı -
birden beyaz bacaklarını gördüm
sonra her şeyi gördüm
o her şeyi ben ilk defa gördüm
ses çıkarmadım
ses çıkarmadım, köpüren sütler gibiydik
beni yeniden öptü, üstüne çekti beni
köpüren sütler gibiydik
limonlar beyazlandı
bir limondan başka bir limona geçtik
bir limondan başka bir limona geçtim
gözlerim süt gibiydi, sayısız gözlerim vardı
ilk defa vardı
upuzun sürdü, kısacık sürdü
beni bıraktı
ayağa kalktı, saçlarını düzeltti
süt dindi
ama ben kaldım
çoraklar, çöller, tuzlu denizler gibi kaldım
o gözlerini dikti bana
- ben suyun yanması gibi tuzda -
anlamsız, uzun
gizli, korunaklı
yüzüyle itermiş gibi ilk defa gördüğü bir yaratığı
yıllarca, ama yıllarca
baktı baktı baktı.
kimseye bir şey söylemedim
ama bir daha gelmedi
ne sevgi, ne nefret, ne önceleri bir şey duymadım
sadece gelsin istedim
uyanık bekledim
gelsin istedim
ama bir daha gelmedi.
anladım neden sonra
anladım kötülük olsun diye geldiğini limonluğa
o bembeyaz dişleriyle yoktu, ben vardım
üç gündüz daha geçti, ben vardım
on gün daha geçti, sonra ben günleri unuttum
- unutmak ben büyüdükçe o benim çocukluğum -
o yoktu
beni uyardı, beni yalnız bıraktı, anladım
çocukken vururdu, kanatırdı, ezerdi
bu kez de
anladım severekten
okşayaraktan yapmak istedi aynı şeyi.
üvey annemdi, ben sarışındım
o da sarışındı
beni uyardı, beni yalnız bıraktı
açık saçık giyinirdi, pek anlamazdım
dudaklarını ıslak tutardı, pek anlamazdım
şehvetle aralardı, bembeyaz dişlerini görürdüm
bembeyaz dişlerini görürdüm
bembeyaz
kalçalarını okşayaraktan tutardı.
o günden sonradır ki iyi tanıdım ben kanı.
bir gece uykudaydı bütün konak
gizlice bahçeye çıktım
yaralı bir hayvan gibi sürünerekten
sokuldum limonluğa usul usul
döktüm bir şişe gazı ve limonluğu yaktım.
-Edip Cansever-
aşk mutlu bir sürgünlükse.
üvey annemdi benim, ben sarışındım
on altı yaşındaydım, sarışındım
bulanık çıkmış fotoğraflar gibiydim, görünümsüz
yalnızdım, karışıktım
beni tanıyan kimseler yoktu
hiç yoktu
içime kapanıktım
büyük ağaçların altında
havuzun kırık taşları arasında
bilmezdim mutluluk nedir
bilemezdim
alıp başımı gitmek isterdim
isterdim ama, kalırdım
sanki kar yağışlarının ardından
uzun süren kar yağışlarının ardından
sevimsiz bir lunaparkta
kimsesiz bir atlıkarıncaydım.
bir limonluğumuz vardı, öğle saatlerinde
bazen o limonlukta uyurdum
karışık düşler görürdüm
yalnızlık?
o bir başına kalırdı, ben bir başıma kalırdım
sanki hiç tüketilmeyen bir otobüs durağı
gibi kalırdım
bir gün
içeri girdi, uyanıktım
yarı uzanmıştım, uyanıktım
bir üşümüşlüğü tutuyordum yüzümde, uyanıktım
dudakları aralıktı, ben uyanıktım
öyle bir süre durdu, baktı
o baktı ben de baktım
yanıma usulca uzandı
uzandığını görmedim, ama uzandı
dağıldı, uçuştu, bir gülüş gibi uzandı
önce şaşırdım
önce hiç kımıldamadım
- yalnızlık biraz azaldı -
saçlarımı sevdi, hiç kımıldamadım
bir biçim değildim sanki, bir nesne, bir şey değildim
biraz utandım
sokuldu bana iyice, bana sarıldı
dudaklarımı aldı, dudaklarımı taşırdı
köpüren sütler gibi taşırdı
köpükler içinde kaldım
- mevsim her zamanki gibi yazdı -
birden beyaz bacaklarını gördüm
sonra her şeyi gördüm
o her şeyi ben ilk defa gördüm
ses çıkarmadım
ses çıkarmadım, köpüren sütler gibiydik
beni yeniden öptü, üstüne çekti beni
köpüren sütler gibiydik
limonlar beyazlandı
bir limondan başka bir limona geçtik
bir limondan başka bir limona geçtim
gözlerim süt gibiydi, sayısız gözlerim vardı
ilk defa vardı
upuzun sürdü, kısacık sürdü
beni bıraktı
ayağa kalktı, saçlarını düzeltti
süt dindi
ama ben kaldım
çoraklar, çöller, tuzlu denizler gibi kaldım
o gözlerini dikti bana
- ben suyun yanması gibi tuzda -
anlamsız, uzun
gizli, korunaklı
yüzüyle itermiş gibi ilk defa gördüğü bir yaratığı
yıllarca, ama yıllarca
baktı baktı baktı.
kimseye bir şey söylemedim
ama bir daha gelmedi
ne sevgi, ne nefret, ne önceleri bir şey duymadım
sadece gelsin istedim
uyanık bekledim
gelsin istedim
ama bir daha gelmedi.
anladım neden sonra
anladım kötülük olsun diye geldiğini limonluğa
o bembeyaz dişleriyle yoktu, ben vardım
üç gündüz daha geçti, ben vardım
on gün daha geçti, sonra ben günleri unuttum
- unutmak ben büyüdükçe o benim çocukluğum -
o yoktu
beni uyardı, beni yalnız bıraktı, anladım
çocukken vururdu, kanatırdı, ezerdi
bu kez de
anladım severekten
okşayaraktan yapmak istedi aynı şeyi.
üvey annemdi, ben sarışındım
o da sarışındı
beni uyardı, beni yalnız bıraktı
açık saçık giyinirdi, pek anlamazdım
dudaklarını ıslak tutardı, pek anlamazdım
şehvetle aralardı, bembeyaz dişlerini görürdüm
bembeyaz dişlerini görürdüm
bembeyaz
kalçalarını okşayaraktan tutardı.
o günden sonradır ki iyi tanıdım ben kanı.
bir gece uykudaydı bütün konak
gizlice bahçeye çıktım
yaralı bir hayvan gibi sürünerekten
sokuldum limonluğa usul usul
döktüm bir şişe gazı ve limonluğu yaktım.
-Edip Cansever-
26 Ocak 2012 Perşembe
Bertrand Russell's 10 Commandments
Bertrand Russell’s “Liberal Decalogue”…
The Ten Commandments that, as a teacher, I should wish to promulgate, might be set forth as follows:
The Ten Commandments that, as a teacher, I should wish to promulgate, might be set forth as follows:
- Do not feel absolutely certain of anything.
- Do not think it worth while to proceed by concealing evidence, for the evidence is sure to come to light.
- Never try to discourage thinking for you are sure to succeed.
- When you meet with opposition, even if it should be from your husband or your children, endeavour to overcome it by argument and not by authority, for a victory dependent upon authority is unreal and illusory.
- Have no respect for the authority of others, for there are always contrary authorities to be found.
- Do not use power to suppress opinions you think pernicious, for if you do the opinions will suppress you.
- Do not fear to be eccentric in opinion, for every opinion now accepted was once eccentric.
- Find more pleasure in intelligent dissent that in passive agreement, for, if you value intelligence as you should, the former implies a deeper agreement than the latter.
- Be scrupulously truthful, even if the truth is inconvenient, for it is more inconvenient when you try to conceal it.
- Do not feel envious of the happiness of those who live in a fool’s paradise, for only a fool will think that it is happiness.
Rebetika!
Uzun zamandır, hani şöyle bir 2 sene kadardır bir şarkıyı arıyordum. Bir dizide kulağıma çalınmış; adını, sanatçıyı bilmediğim ve şarkının diline vakıf olmadığım için onca zaman çabalamıştım. Bu çabaların pek çoğu bana ayrılmış bir liselinin hatıra defteri sayfası kadar boş ellerimle sonuçlanmıştı. Denemediğim ses algılama-tanımlama yazılımı ve websitesi kalmamıştı. Hayır bir Allah'ın kulu da bilmiyor iyi mi! En sonunda buldum!
Bak bu da Samiye Demir'den, arkada sadece ud var. Yine ciğer yakıyor....
Bula bula Shakespeare final sınavına hazırlanırken bulmuş olmam notlarımı ne kadar etkileyecek bilmiyorum. Lakin artık en sevdiğim müzik türünü biliyorum: Rebetika!
Bak bu da Samiye Demir'den, arkada sadece ud var. Yine ciğer yakıyor....
Bula bula Shakespeare final sınavına hazırlanırken bulmuş olmam notlarımı ne kadar etkileyecek bilmiyorum. Lakin artık en sevdiğim müzik türünü biliyorum: Rebetika!
İsteym Bişey Süleyem Sana
İsteym Bişey Söyleym Sana, lakin bugazima a büyle bi yumru tıkanay, yapamaym konuşam.
önce tıkla video başlasın, sonra okumaya devam et.
Söylemek istediğim; keşke gitmeselerdi be!
Keşke mahallemizde Maria teyze falan olsaydı.
Ermeniler ve Rumlarla birlikte yaşasaydık gene.
Yorgo diye bir arkadaşım olsaydı keşke!
Yahudi bir komşum olsaydı
lakin ki dürüst olacak...
Fars, Arap arkadaşlarım varken hem;
Bir Boşnak güzeli sevgilim olsa :)
peeheee-ey!
Hep birlikte yaşasaydık keşke...
Keşke Türkçeden başka dilleri konuşan herkesten nefret eder olmasaydık.
Keşke bilgisayarımdaki Kürtçe şarkıları görenler o kadar fena bakmasalar,
keşke Rusça
yahut
Yunanca
müzik dinleyişim sebepleri araştırılacak kadar acayip gelmeseydi.
Keşke kimse ezana gürültü demeseydi.
Keşke kimse rahip öldürmeseydi.
Keşke nefret etmeselerdi, keşke sevselerdi.
Keşke bilselerdi. Bilmiyorlar. Bilselerdi, yapmazlardı...
önce tıkla video başlasın, sonra okumaya devam et.
Söylemek istediğim; keşke gitmeselerdi be!
Keşke mahallemizde Maria teyze falan olsaydı.
Ermeniler ve Rumlarla birlikte yaşasaydık gene.
Yorgo diye bir arkadaşım olsaydı keşke!
Yahudi bir komşum olsaydı
lakin ki dürüst olacak...
Fars, Arap arkadaşlarım varken hem;
Bir Boşnak güzeli sevgilim olsa :)
peeheee-ey!
Hep birlikte yaşasaydık keşke...
Keşke Türkçeden başka dilleri konuşan herkesten nefret eder olmasaydık.
Keşke bilgisayarımdaki Kürtçe şarkıları görenler o kadar fena bakmasalar,
keşke Rusça
yahut
Yunanca
müzik dinleyişim sebepleri araştırılacak kadar acayip gelmeseydi.
Keşke kimse ezana gürültü demeseydi.
Keşke kimse rahip öldürmeseydi.
Keşke nefret etmeselerdi, keşke sevselerdi.
Keşke bilselerdi. Bilmiyorlar. Bilselerdi, yapmazlardı...
25 Ocak 2012 Çarşamba
Eflatun'a Dipnotlar
İngiliz filozof Alfred North Whitehead, tüm batı felsefesinin platon'a
düşülmüş dipnotlar olduğunu söylemiş.Valla bence çok güzel söylemiş.
9 Ocak 2012 Pazartesi
Street Fighter II: Animated Movie in Italian
Bilenler bilir, kafam biraz dağınık çalışır. Misal, yemek yemek için girdiğim kantinden karnım aç bir şekilde çıkabilirim, neden, çünkü o esnada iki arkadaşımı görmüş, konuşmuşumdur, onlarla organizasyon yapmışızdır. Ben ordan başka bir mevzuyu hatırlayıp tam o konu üzerinde düşünecekken daha başka bir mevzuyu hatırlamışımdır. Bu son konuyu düşünürken kurduğum cümlelerden biri bir şarkıyı hatırlatmıştır. Son sahnede beni aç karnına adını hatırlamadığı bir şarkıyı deli gibi internette ararken görürsünüz.
İşte benim final sınavlarının tarihlerini teyid etmek için internete girişim ve on dakika sonra Street Fighter II: Animated Movie adlı filmin İtalyanca dublajlı olarak diskimde oluşu da böyle oldu. Halbuki hiç bilmediğim de bir dildir. Olay bir arkadaşımın sayfasına iliştirdiği linki-edebiyat tarihiyle ilgili bir sitenin linkiydi- görmemle başladı. Final tarihlerinin hemen altında duran linki görünce aklıma "acaba tarihin arka odası dün gece yayınlanmış mıdır, yayınlanmışsa bizim yerli torrent sitelerine-hani şu forumdan hallice olanlara- düşmüş müdür?" sorusu geldi. Yeni bir sekme ve torrent sitesi. Çık! gelmemiş. Aa bakıyım, şu üyenin profil resmindeki street fighter oyunundaki ryu değil mi? Bak haylaza gif yapmış bir de! zıplayıp döndüğü o hareketi yapıyor. ulan çok da severdim o hareketi be, neydi ki adı?
Daha yeni bir sekme ve yeni bir arama. Wikipedia. Du bakiyim şuralarda bir yerde hareketlerin ismi yazar herhalde... Aa, bunun animasyon filmi de yapılmış! hemen sağ tıklayıp yeni sekmede filmin bilgilerini okumalıyım. Mır mır mır... filmin başında ryunun iki tekniğini görüyoruz; Hadouken ve Shoryouken. Bu ikincisi olmasın bu hareketin adı? dur, yeni sekbanıcedit, filmin adı. vimeoda tamamı varmış, ne güzel. Play! Dövüşüyorlar, konuşma yok. Altta bir not 1 saat küsurluk videonun 5 dakikalık numunesidir gibi bir nane. 5 dakikada oraya gelir mi? belli değil, indirelim. Vimeo acayip bir site, 5 dakikasını gösterir ama tamamını indirebilirsin. flv zaten çok yer tutmaz. 250 mb civarı bir şeymiş. % 27 completed. O zaman izlemeye başlayabiliriz. Bi dakika! Pericoloso ne demek lan? ingilizce değil bu, grande? İtalyancaymış be! altyazımı bulsam? lan yeter oyalandığın, sınavlardan sonra bulursun! hı hı, tabii, öyle yapmak lazım... Şimdi yarın sınav var mı? yok, iyi.
Size de oluyor mu böyle? Böyle kayboluyor musunuz arada?
Saygılar...
İşte benim final sınavlarının tarihlerini teyid etmek için internete girişim ve on dakika sonra Street Fighter II: Animated Movie adlı filmin İtalyanca dublajlı olarak diskimde oluşu da böyle oldu. Halbuki hiç bilmediğim de bir dildir. Olay bir arkadaşımın sayfasına iliştirdiği linki-edebiyat tarihiyle ilgili bir sitenin linkiydi- görmemle başladı. Final tarihlerinin hemen altında duran linki görünce aklıma "acaba tarihin arka odası dün gece yayınlanmış mıdır, yayınlanmışsa bizim yerli torrent sitelerine-hani şu forumdan hallice olanlara- düşmüş müdür?" sorusu geldi. Yeni bir sekme ve torrent sitesi. Çık! gelmemiş. Aa bakıyım, şu üyenin profil resmindeki street fighter oyunundaki ryu değil mi? Bak haylaza gif yapmış bir de! zıplayıp döndüğü o hareketi yapıyor. ulan çok da severdim o hareketi be, neydi ki adı?
Daha yeni bir sekme ve yeni bir arama. Wikipedia. Du bakiyim şuralarda bir yerde hareketlerin ismi yazar herhalde... Aa, bunun animasyon filmi de yapılmış! hemen sağ tıklayıp yeni sekmede filmin bilgilerini okumalıyım. Mır mır mır... filmin başında ryunun iki tekniğini görüyoruz; Hadouken ve Shoryouken. Bu ikincisi olmasın bu hareketin adı? dur, yeni sekbanıcedit, filmin adı. vimeoda tamamı varmış, ne güzel. Play! Dövüşüyorlar, konuşma yok. Altta bir not 1 saat küsurluk videonun 5 dakikalık numunesidir gibi bir nane. 5 dakikada oraya gelir mi? belli değil, indirelim. Vimeo acayip bir site, 5 dakikasını gösterir ama tamamını indirebilirsin. flv zaten çok yer tutmaz. 250 mb civarı bir şeymiş. % 27 completed. O zaman izlemeye başlayabiliriz. Bi dakika! Pericoloso ne demek lan? ingilizce değil bu, grande? İtalyancaymış be! altyazımı bulsam? lan yeter oyalandığın, sınavlardan sonra bulursun! hı hı, tabii, öyle yapmak lazım... Şimdi yarın sınav var mı? yok, iyi.
Size de oluyor mu böyle? Böyle kayboluyor musunuz arada?
Saygılar...
7 Ocak 2012 Cumartesi
İşte Sevgilim Bütün Meselemiz Bundan İbaret
“I can never read all the books I want; I can never be all the people I
want and live all the lives I want. I can never train myself in all the
skills I want. And why do I want? I want to live and feel all the
shades, tones and variations of mental and physical experience possible
in life. And I am horribly limited.”
― Sylvia Plath
― Sylvia Plath
4 Ocak 2012 Çarşamba
Yeşilçam'dan Fantastik Filmler vol.1 - Vahşi Sevgili
1977 yapımı bir yeşilçam filmi. O yıllarda gazino bir çeşit dekor gibiydi, onsuz olmazdı. Müjde Ar ayıların büyüttükleri kızı oynuyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)