17 Ocak 2016 Pazar

Muhtarlar ve Akademi

"Türkiye Muhtarlar Federasyonu Malatya Şube Başkanı Mustafa Eren ve yönetim kurulu üyeleri, akademisyenlerin yayımladığı bildiriye tepki gösterdi."

 Haberimiz bu. Bu habere tepki olarak, internette şöyle bir görsel hazırlanmış; 




Şahsen çok güldüm, bunun dublajını yapmak istedim hemen. Kafamda uçuşmaya başlayan diyaloglardan kısa bir özet alıyorum buraya: 

"-yav mısdava emmi, sening didiğine de gatılıyom aslında ama şo aşamada parçacık hızlangdırıcıların elde ettiği verilerin böyüg bi gısmı henüz ilmi dedkike tabi dutulmamışken bu gadar kesin yargılara varamazık deyom ben, ağnıyon de mi? 

-len ibraam sening buban da beyleydi; dartışmayı devam ettiremeyinci hemmen veriler yitersiz, yok netleşmiş bi bulgu yoh falan... len ne zaman bilimin elinde yiteringce bulgu oldu da. töbe töbe şingdi kötü kötü gonuşturman beni..."

 Peki ama, şaka bir yana, ne durumdayız?

Görselden yola çıkacak olursak; 
  • birkaç muhtar tanıma imkanım oldu. Muhtarlar, veya o kalıp içerisinde düşünülen okumamış orta yaşlı emmi tiplemesine dahil edilebilen tüm insanlar, zannedildiği kadar cahil ve boş insanlar değildir. Üniversitedeki kimi arkadaşlarımdan daha dolu ve donanımlı bir muhtarım olmuştur. Muhtarla konuşamayıp üniversitedeki arkadaşlarımla konuşabildiğim tek meselenin yabancı müzik olduğunu ve zaten üniversitedeki-şimdilerde pek çoğu yüksek lisans falan yapan-arkadaşların yabancı müzik olarak sadece ingilizce müzik dinlediklerini, dünyanın geri kalanında icra edilen müziksel faaliyetlerden bihaber olduklarını da söylersem, muhtarımla kahvelerimizi içerken ettiğimiz sohbetin kıymeti anlaşılacaktır.
  • Görselde icra edilen şey, akademide icra edilmesini umduğumuz şey olan bilim değildir.  Burada gördüğümüz faaliyet felsefedir. Felsefe bilimden değersiz değildir, lakin bilimden başka bir şeydir.
  • Türkiye'de temel sorunlardan biri, dil sorunudur. Biz aynı dili konuşmuyoruz. Bir Babil Laneti var üzerimizde ki; iki yüzyıldır aynı şeyleri farklı kelimeler kullanarak söylüyoruz ve bizden farklı kelimeler kullanan insanları anlamamakta direniyoruz. Alev Alatlı  hocamın "celbedilmiş afazi" dediği bu durum, her ne kadar demin lanet dedimse de, bir çeşit hastalıktır, toplumsal bir hastalık. "Biz bir köşede halktan bahsederken siz orada milletten mi bahsediyorsunuz? O halde bizimle aynı konuda konuşmuyorsunuz. Bizim artı değere siz kul hakkı, evrenin varlığının amacı nedir yerine kainatın yaradılmasının maksadı nedir mi diyorsunuz? siz bizden farklı şeyler konuşuyorsunuz, bizim konuştuğumuz değerli ve derin konuları da anlayamazsınız."
  • En önemli husus; Türk akademisi yıllardır habire siyasi meselelerle gündeme gelip duruyor. Bilimsel faaliyetlerden yana hiç ses yok. 28 Şubat döneminde başörtülü kızları içeri sokmayarak, kendi okuduğum dönemde Ege Üniversitesinde Uzay bilimleri binasına giren başörtülü kızların fotoğraflarını çekip arşivleyerek, İÜ'de kaldırımları sarı-siyaha boyayarak ve harf inkılabı öncesinden kalma kitapları-el yazmaları dahil- kütüphanelerden çıkarıp depoya atarak, ikide bir kendinin aydın olduğunu vurgulayarak hatırlatıp akabinde günün siyasi meseleleri hakkında bildiri yayınlayarak her fırsatta siyasete bulaşan bir akademisyen sınıfı iki yüzyıldır sormuyor mesela "bizim niye bir sendikamız yok?" diye, Karatay diyeti ile ilgili tartışmaları saymazsak, hiç bir akademisyenin çıkıp bilimsel bir tartışma açtığı veya katıldığı vaki değildir. Karatay diyeti bu konuda bir istisnadır, ilk defa bilimciler bilim tartışıyor zira. Türkiye bilimcilerine bilimsel tartışma yaptırdığı için Canan Karatay hocamın ellerinden öpüyorum. Ayrıca kızmasın o eşşek sıpalarına, çünkü adları bilimci de olsa kendilerini aydın da sansalar, Bilmiyorlar. Bilselerdi, yapmazlardı... 
Bütün meramımın ingilizce bir özetini de aşağıda veriyorum ki gayri-Türkiler(Turkofon olmayanlar) de anlasın.




Turkish academia, which has hardly ever been announced with its scientific activities, is on stage with politics again... They are expecting us to support their political ideas just because they have the title; meanwhile the government expects us to denounce them just because they support a terrorist group and not because they are dealing with politics more often than they are dealing with research. What I suggest for both parties is that they may kindly insert their political ideas into their rectums. This kind of scholars is not what we deserve. Kudos.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder