7 Ocak 2016 Perşembe
Ne medyanın şekeri, ne arabın zekeri...
Necip Türk basınına ve bunlara Türkçe öğretenlere sinkaflı sözlerim var. demin bir gazetemizin internet sitesinde şöyle bir haber gördüm:
Şimdi şu manşetaltı yazısını bir kez daha okuyalım. Daha yakından, anlamaya çalışarak okuyalım:
Yıllardır söylenir, yıllardır da doğrudur: Türk basını cahildir.Bu cehalete dil bilmezlik dahildir; tarih, coğrafya, edebiyat, din, kültür, bilim ve teknik bilmezlik dahildir. İngiltere'de Shakespeare okumamış,Milton bilmeyen, Jane Austen hakkında bilgisi olmayan, Kraliçe Mary niye "kanlı"dır, Disraeli kimin nesidir, Gladstone ne menem bir heriftir, Anne Boleyn'in nasıl bir muamelesi vardır ki mezhep değiştirtmektedir ve sair soruların cevaplarını bilmeyeni gazeteci yapmazlar. İngiltere örneğini alanım olduğu için veriyorum, yoksa yukarıdaki örnekte gördüğünüz gibi bir okuma-yazma acziyeti Almanya, Malezya yahut Gürcistan'da da gazeteci olmaya engeldir.
Halbuki Türkiye'de cehalet basın mensubu olmaya engel değildir, tıpkı art niyetli olmanın bir engel teşkil etmemesi gibi... Mesela örneğin misal; Fuzuli okumamış, Falih Rıfkı bilmeyen, Halide Edip ne iş yapar bilmeyen, Bayezid ne demektir, Deli Pedro niye "deli", İsveç kralı Şarl niye "demirbaş" Şarl oldu, Mahmud Şevket Paşa kim, Özal nasıl biriydi, Atatürk Fevzi Çakmak Paşayı işaret etmesine rağmen Fevzi paşanın reisi cumhur olamaması kimin işidir ve sair sorulara cevap veremiyor, cevap vermeyi geçtim bunları bilmeye ihtiyaç duymuyorsanız Türkiye'de medya mensubu olabilirsiniz, tebrikler!
Türk basınının cehaletini anlatırken-ki onyıllardır eleştirilen ama düzelmeyen bir ahvaldir- haklı olarak en çok kullanılan örnek bir de değil iki defa yapılan bir hata olan; aynı zamanda iki defa aynı çukura düşen eşek adlı masala da konu olmuş bir manşet hikayesidir:
"Bu yıl da hac mevsimi kurban bayramına denk geldi"
vaktiyle Cumhuriyet gazetesinin imza attığı bu enfes başlıkla o kadar çok dalga geçildi ki, insan ister istemez artık aynı hatanın yapılacağına ihtimal vermez oldu. Fakat gazetecilik biraz da beklenmeyeni yapmak, ters köşeye yatırmaktı. Milliyet gazetesi yılların tecrübesiyle haberi yakalamıştı!
bitti mi? hiç biter mi...
Radikal gazetesinin acar muhabiri bir ramazan günü iftar vaktine yakın islami kesime hitap eden bir eğlence mekanına kendi ifadesiyle "sinsice sızar", akabinde kadınlar mescidine de sızan muhabirimiz bir de ne görsün, "AA KİMSE YOK!" Bu yıl da iftar vakti akşam namazına denk gelivermiş, şansa bak!
Tabii acar muhabir kızımız yeni nesil muhabir olduğundan elinden birden fazla iş geliyor. Sadece din cahili olmak yetmemiş, abdest yerine aptes yazarak Türkçe de bilmediğini göstermiş ki; bana sorarsan bir taşla iki kaş yarmıştır, helal olsundur ona, aferindir!
Haberin tam metnine buradan ulaşılabilir.
Arap Baharı bir diğer turnusol kağıdıdır bana göre. 100 yıl önce dedemizin harb ettiği toprakların adını bilmeyecek kadar coğrafya cahili olduğumuzu gördük. Yabancılaşmanın boyutu "Tripoli'deki olaylar"dan bahseden ama Trablus'tan bahsetmeyen; ortak kelimelerimizi ingilizce transkripsiyonlarını kullanarak yazan, böylece hayatımıza "Moustapha, Reza, Saleem, Zaineb, Fatimah, Davoud, Hakeem, Kareem, Mahmood, Zaid, Zahara, Waheed, Abdel Fattah ve tabii ki Jamal" gibi isimleri sokarak müthiş bir kültür katliamına girişen insanlara gazeteci diyecek kadar büyümüştü.
Sözcü gazetesi, genel olarak konuşacak olursak, Türkiye'nin en cahil ve en çok nefret saçan gazetesidir. Bu bir günde varılmış bir kanaat değildir. Geçtiğimiz yıl vuku bulan "Asabiyet şeytandandır" konulu manşetiyle hem islami literatüre hem de Türkçeye olan hakimiyetini gözler önüne sermiştir. Konuyu didiklemek isteyenler konuşması sırasında "Asabiyet şeytandandır" alıntısını yapan Erdoğan'ın konuşması dahilinde bu kavramı İbni Haldun'a da göndermelerde bulunarak açıklamış olmasından yola çıkarak Sözcü ekibinin dinleme-anlama kabiliyetlerinin de pek sağlam pabuç olmadığı kanaatine varabilirler. Mesela İbni Haldun dedik ya, bu arkadaşların aklına sosyoloji gelmiyor, "gene bir gerici, Atatürk düşmanı" falan diye düşünüyorlar. 90'lı yıllarda lokanta mutfaklarında böcek kovalarken meşhur olan ve şu yukarıda saydığımız cehaletin her türlüsünü bünyesinde barındıran Uğur Dündar'ı bize gazeteci diye, onu da geçtim, duayen gazeteci diye yutturmaya çalışan gazete de yine bu arkadaşlar olur.
Türkiye'de Sözcü ile boy ölçüşemeseler de kısmi cehalet ve nefretleriyle isimlerini anmamızı hak eden diğer iki gazete de muhakkak; Cumhuriyet ve Akit gazeteleridir.
Cumhuriyet gazetesi batı normlarına kısmen hakim olmakla birlikte, islama yahut cumhuriyetin ilanından öncesine dair her türlü şeyden ifrit olur. Bir örnek verecek olursak; Marksizmin bütün fraksiyonlarını oturup tartışabileceğiniz bu insanların hayret verici biçimde cemaat, tarikat, mezhep gibi üç adet anlaşılması çok da zor olmayan kavramı kurulduğu günden beri bir türlü kavrayamayıp üçünü de aynı anlamları ifade ederken değiştire değiştire kullanmaları benim aklımın almadığı bir vaziyettir. Düşünün ki Mehmet Faraç 20 yıldır Fethullah Gülen'den tarikat şeyhi diye bahsediyor, cemaat önderi olduğunu algılayamıyor. Gülen bugün geliğimiz noktada her yerde örgüt yöneticisi olarak anılıyor, Mehmet Faraç hala tarikattan ve şeyhlerden bahsediyor.
Akit gazetesi ise tam aksine doğuya ve islama ait kavramlara, kurumlara ve literatüre tam manasıyla hakim iken, bu normların dışında kalan dünyaya dair algısı gavurlara buğzetmekten öteye gidemiyor yıllardır.Yine bir örnek verelim; bu dünyada bazı insanlar alkol tüketir. Müslüman veya yahudi olmayan insanlar domuz ve benzeri canlıların etlerini de tüketir. Alkol tüketen insanlar bunu bir rahatlama ve eğlence kültürünün parçası olarak, bunu yapmaktan hoşlandıkları için alkol tüketirler. Hakeza domuz eti tüketen insanlar da kendi inançlarından yana bir sıkıntı görmedikleri için rahat rahat yer içerler, bazıları başka şeyleri tüketmemeyi seçebilir ve bu insanların tüketmemeyi seçtikleri bazı şeyler de bizim rahat rahat yiyip içtiğimiz şeyler olabilir.Lafı şuraya getirmeye çalışıyorum; Bu insanlar bütün bunları islama ve müslümanlara nispet olsun diye yapmıyorlar. Söz gelimi bir İrlandalı bira içerken bunun islamda haram olduğunu bile bile alkol alarak müslümanları kızdırmayı düşünmez. Müslümanları veya dünyanın geri kalanını hiç düşünmez o an, kendi keyfine bakıyordur. Nasıl ki sen tavşan eti yerken bunu yahudilere nispet olsun diye yapmıyorsun, hatta hiç aklına bile gelmiyor yahudinin koşer kavramı; onun da umrunda değil senin helal kavramın. Fakat Akit gazetesi bunu anlamıyor. Nefretle cevap veriyor böyle şeyleri gördüğünde.
Cumhuriyet ve Akit'in ikisinin toplam cehaleti ve nefreti yine bir Sözcü kadar olamaz, bunu da söylemiş olalım. Fakat çok ciddi bir sorun bu. Bütün medyada hakim bir cehaletten örnekler vermeye çalıştım. Fazla da uzatmak istemiyorum sözü ama görüyorum ki gerçekten Bilmiyorlar. Bilselerdi, yapmazlardı...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder